28 Nisan 2016 Perşembe

Danganronpa meselesi

Son zamanlarda aşırı sardığım Danganronpa ile ilgili bir yazı yazmanın vakti geldi de geçiyor diye düşünüyordum. Daha fazla bekletmeden, ikinci oyunu da bitirmiş olup bilgilerim tazeyken hemen yazayım dedim. Yazıda spoiler yok, şimdiden söyleyeyim, seri ile bilginiz sıfırsa bile rahatlıkla okuyabilirsiniz.

Objection!


31 Mart 2016 Perşembe

Final Fantasy XV Platinum Demo

Final Fantasy XV Platinum Demo



Dün akşam yemek sonrası çayımı içtikten sonra uyku bastırdı ve yatağıma uzandım, kalktığımda saat gece 3 sularıydı, evde herkes uyumuştu ve ben de o kadar uyuyacağımı düşünmemiştim ama uykumu almıştım. Laptopumu açtım ve her gün girdiğim sitelere giriş yaptım. Twitterda özellikle RPGlerle alakalı takip ettiğim hesaplarda ve Square Enix cephesinde baya bir hareketlilik vardı. #UncoveredFFXV hashtagıyla gecenin bir vakti ardı arkası kesilmeyen twitler atılıyordu. UYUYAMADIM!

30 Mart 2016 Çarşamba

Onechanbara Z2: Chaos

Onechanbara Z2: Chaos



Onechanbara Z2: Chaos uzun soluklu OneeChanbara serisinin son oyunu, ve bir çok yönden en iyisi. Ama öncelikle serinin genelini kısaca özetleyeyim. Öncelikle uyarmış olayım, yazı başından sonuna kadar spoiler dolu, gerçi çok önemli olacağını sanmıyorum ama yine de haberiniz olsun.

22 Mart 2016 Salı

Bahasuke'nin tek kişilik oyunların çok kişilik modlarıyla imtihanı

Başlık kafa karıştırmasın. Bahsettiğim şey, tek başına oynanan oyunların daha fazla kişi ile oynanan modları olur ya onlar. Daha da açık konuşmak gerekirse, single player oyunların multiplayer veya online modlarından bahsediyorum. Hani genelde oyunu tek başımıza oynarız, bitiririz sonra da arkadaşlarımıza ballandıra ballandıra anlatırız ya, bu oyunların bazılarında gerek karşılıklı, gerek birlikte gerekse de takım oyunu diyebileceğimiz türde online modlar olabilir. Beraber oynayabilme imkanı varsa süper zaten, yoksa çekimser bir şekilde gireyim şu online kısmına da ne varmış acaba dediğimiz türden oyunlar işte. Ha MMO adıyla başlayan oyunları saymıyorum. Onlarla irili ufaklı bir çok deneyimim oldu, ama onlar zaten çıkış amacı online olduğundan onları buraya eklemek listeyi taşırır. Fekat bitirdiğim oyunların listesine bakıyorum da tonla oyun oynamış olmama rağmen, listeye 5. bir oyunu eklemeye zorlandım yeminle. Korsanlığın gözü çıksın çıkmasına da, oynadığım oyunlar çoğu ikinci kişiye bile izin vermeyen single player tipi oyunlar (ben neden yalnızlığa alışığım belli) ya da yanıma oturtup ikinci kolu verecek kimsemin olmadığı oyunlar, veyahut da Steam ve PSN'deki oyunları oynayıp bitirmeye fırsat bulamamaktan online modlarına hiç dalamamak gibi. Tabi başlıca suçlu korsancılık. Kınıyoruz.

Listeyi yapmak ilk aklıma geldiğinde 4 oyun geldi aklıma hemen. 5. oyunu bulmakta çok zorlandım. Bulamadım ve 4 gibi abuk bir rakamla liste mi yapılır diyerek zorlama da olsa bi 5. oyunu sıkıştırdım araya. Ben kastım siz kasmayın.


10 Aralık 2015 Perşembe

Umineko no Naku Koro ni

Umineko no Naku Koro ni

Without love, it can't be seen.

Çok uzun bir yazı olmayacak sizi temin ederim. Geçen yılın yaz aylarında merak salıp başladığım bir visual novel serisi Umineko. Tam olarak ne ile karşılaştığımı, konseptini falan bilmiyordum, ve biraz da yanlış yönlendirildiğim için büyük kısmında kafam karışmıştı. Ama hiç sıkılmadan okudum ve bitirdim.

Çizimler berbattı. Eski versiyonu okudum. Ama sabrettim, sonuçta orijinalin yerini tutamaz diye düşünmüştüm yeni versiyon. Karakter tasarımlarının da bir çoğu fena değildi, duruma da uygun tiplerdi ama bazılarının affedilir bir yanı yoktu.

Hikayede Beatrice'e dönüşen kişinin o kişi olacağını tahmin etmemiştim, barizmiş aslında. Herhalde bitirdikten sonra tekrar okuyup o göndermeleri yakalamak gerek. Ama bunu keşfedince galiba biraz hayal kırıklığına uğradım, çünkü cadının çok daha farklı bir kişi olmasını istiyordum sanırım. En nihayetinde hikayenin gizem ve dedektiflik üzerine olduğunu düşünüyordum ama hikayenin asıl elementi aşktı. Malum iki kişi arasındaki aşktan çok daha fazlası vardı gerçi, yine de bu ikisininkini hiçbiri geçemiyordu. Özellikle final kısımları insanın gözünden yaş getirecek derece duygusaldı.

Yan karakterler ve diğer elementlere kısaca değinmek istiyorum, müzik konusuna geçmeden önce. Öncelikle meta konusu kafa karıştırıcı. Ama ne olduğunu kavrayınca çok keyif veriyor oradaki muhabbetler. Gerçi halen de tam olarak anlamış olduğumu söyleyemem ama okumaktan en çok keyif aldığım kısımlar oralardı.

En sevdiğim 10 karakteri listeleyip müzik mevzuuna geçiyorum.
1- Will H. Wright - Kedisi var benim gibi, kılıcı var benim gibi, doğruluk için savaşıyor benim gibi, gar ötesi karizma bir tip kendisi benim gibi. Golden Nocturne parçası zaten sırf onun karizmasına karizma katmak için bestelenmiş sanki. Bir de Lion ile muhabbetleri süper.
2- Beatrice - Hem görsel, hem kişilik olarak en sevdiğim cadı. Söylenecek çok şey var ama zaten belli hepsi.
3- Lambdadelta - Normalde hiç sevmeyeceğim bir karakter tipi. Ama finale yakın davranışlarıyla ilk 5te olmazsa olmazdı.
4- Natsuhi - Tam evlenilesi kadın. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır demişler onun için söylemişler ama Krauss nasıl bir cenabetse Natsuhi'ye rağmen başarılı olamamış.
5- Battler - Baş karakterleri pek sevmem, kişilik olarak da bana zıt bir karakter gerçi ama benim gibi o da normal hatunlardansa anormal hatunlardan hoşlanıyor.
6- Furudo Erika - This level of reasoning is possible for Furudo Erika. Esasında sinir bozucu bir karakter ama kötü karakter gülümsemesi en çok bu kıza yakışıyor.
7- Evatrice - Evayı da genel olarak seviyorum ama cadı versiyonu bana eskiden sevdiğim birini anımsatıyor.
8- Dlanor - Bu küççücük kız da boyundan büyük işler yapıyor.
9- Lion - Trap karakter olmasının yanında en oturaklı karakter olduğu gerçeği de var. Ben erkek olduğunu düşünsem de bu durum kesin olmadığından hatun olarak görüyorum kendisini.
10- Ronove - Reyiz.

Biraz zoraki doldurmaya çalıştığım karakter listesini geride bırakırken atmosfer ve müziklere geçelim. Eğer bu romanın atmosferi bu kadar iyi olmasaydı imkanı yok okumazdım, okuyamazdım. Tamam hikaye güzel, ama bunu fevkalade bir atmosfer destekliyor ve bu da okudukça okuyasını getiriyor insanın. Müzikler ve ses efektleri o kadar iyi ki bu seriyi okumaya başlamadan önce nasıl oldu da karşıma çıkmamış bu müzikler hayret ettim. Her durum için farklı farklı müzikler var, karakterler geyik muhabbeti mi yapıyor, tam da bu duruma uygun müzik çalıyor, duygusal, gergin, neşeli, korkunç veya gaz bir durum mu var, her duruma uygun müzikler var ve bu da kendini okuttukça okutturuyor. Ben şahsen cinayetlerin işlenip farkedilmeye başlandığı kısımlardaki müzikleri ve bazı karakterlerin aralarında geçen dövüş durumlarında çalan müziklere hastayım.

Yukarıda yazdıklarımla çelişecek olsam da nadiren bazı kısımlarda sıkıldığım anlar olmuştu. Ama okuduğum en iyi aşk hikayesi olmasa da ben Umineko'yu baya beğendim. Higurashi'yi okumak gibi bir niyetim yok ama Ryukishi07'den gelecek yeni bir visual noveli okumaya niyetlenebilirim. Pc başında uzun süre bir şeyler okumak durumunda olacağınız için kimseye tavsiye etmiyorum, yarım kalacaktır kesin, ama müziklerine youtubedan falan dalın. Dalın ki okuyasınız gelsin. :P

En sevdiğim parçalardan biri ile bitireyim yazımı. İyi dinlemeler...


6 Kasım 2015 Cuma

Özel birine yazılmış açık mektup

Özel birine yazılmış açık mektup

Sen benim hamburgerimsin. Sen benim için bir hamburgersin. Neden mi?

Ben aslında et yemeklerini pek sevmem ama en sevdiğim yemeklerde az ya da çok miktarda et vardır. Patates kızartması apayrı, onu yemek olarak saymıyorum. Zaten kızartma ortaya konur ve herkes yer ondan, paylaşılır. Ben hamburgerimi paylaşmam. Paylaşanlar vardır elbet ama paylaşılınca tadı kaçar. Eti bölünür, ekmeği dağılır, marulu yırtılır, domatesi etrafa saçılır, ketçabı mayonezi damlar. Ben paylaşmam hamburgerimi.



Hani olur ya bazı oyunlarda karakterlere bir şey yedirip içirdiğinde enerjileri artarken bir de bazı özellikleri ekstradan artar belli bir süreliğine. Hani mesela Mother/Earthbound  serisinde oyuna başlamadan karakterin en sevdiği yiyecek sorulur. Ben her seferinde hamburger seçerim orada. Eğer elmalı turta, haşlanmış yumurta, pizza veya başka bir şey seçersen oyunda o yemekleri yediğinde onlara ait özelliklerin artar ya, benim işte hep hamburgerdir seçtiğim yemek. Hangi özelliklerini artırdığını bilmiyorum oyunda, ama gerçek hayatta benim hamburgerim benim bütün özelliklerimi artırıyor işte. Sen benim hamburgerimsin bu yüzden.

Bana en sevdiğim yemek sorulduğunda aklıma ilk hamburger gelir, bana en sevdiğim şey sorulduğunda ise sen geliyorsun. Sen benim hamburgerimsin. Sen varken yanımda, benim özelliklerim uçuşa geçiyor, o kadar artıyor ki bir oyunda olsam god mode hilesi yapmış gibi olurdum. Ama bir hamburgerim yok işte. Uzun süredir hamburger yemedim. Ama her hamburgeri de yiyemem. Sadece seni istiyorum. Başka hamburgerler ilgimi çekmiyor, tat da veremez zaten.

Ve sana tekrar soruyorum, benim hamburgerim olur musun?


P.S.: Seksi hatun resimleri paylaşıp hit toplamaya çalışan yazar kişisi.

20 Haziran 2015 Cumartesi

Bahasuke neden Final Fantasy'yi bu kadar çok seviyor? sorusuna kısa bir cevap.

Her şey gözlerimi açıp bana gülümseyen kadının annem olduğunu anlamamla başladı, yok lan bu kadar da geriye gitmeyecektim zamanda, ileri sarıyorum yılları hooop 98-99'a geliyoruz hemen fast-forward yaparaktan.

Şu müziğe tıklayın, bir sonraki videoya gelene kadar biter zaten diyecektim de izleyin Allah aşkına, adam dünya tatlısı ya, kendi asasıyla gelmiş şirinliğe bak ya. :D